Zimmet suçu nedir sorusunun en net yanıtını, TCK Madde 247’den yola çıkarak açıklayabiliriz. Kanun koyucunun belirlemiş olduğu bu maddeye göre; “Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin ya da başkasının zimmetine geçirilmesidir”. Bu suça karışan kamu personeli, kanun sistemimize göre cezalandırılır.
Zimmet suçunda fail ancak kamu görevlisi olabilir. Bu nedenle bu sıfatı taşımayan bir kimsenin, kendisine zilyetliği devredilen bir değeri mal edinmesi, güveni kötüye kullanma suçunu oluşturur. Başka bir anlatımla zimmet ve güveni kötüye kullanma suçları, suçun faili olabilecek kişiler bakımından birbirinden ayrılır. Kamu görevlisinin görevi nedeniyle mala zilyet olmasının anlamı, ister fiili isterse hukuki tasarrufu altında bulunsun, kamu görevlisine o mal üzerinde bağımsız şekilde tasarruf etme yetkisinin sağlanmış olmasıdır. Failin mal üzerinde doğrudan zilyet olması şart olmayıp, bunun üzerinde tasarrufa hukuken yetkili olması, yani dolaylı zilyet olması yeterlidir. Bu açıdan, bir kamu bankasının şubesinin şifrelerini bildiği için mudilerin hesaplarına ulaşma iktidarına sahip olan görevlisinin, bundan yararlanarak kendi hesabına para aktarması durumunda, zimmet suçu oluşacaktır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. Maddesinde, “Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para ya da para yerine geçen evrak ve diğer malları kendisinin ya da başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensuplarının” fail olabilecekleri belirtilmiştir. Bu durumda, bankada çalışan herkes, görev nedeniyle zilyetliğin devri veya mal üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünün varlığı şartıyla, bu suçun faili olabilecektir.
Yerel yönetim kuruluşlarının özel hükümlerine göre kurdukları şirketlerde istihdam edilen kişiler kamu görevlisi olmadıkları için, kuruluş kanununda kendilerine açıkça faillik sıfatı tanınmamışsa, zimmet suçunun faili olamazlar. Failin suçu işlediği sırada kamu görevlisi olması yeterli olup, sonradan bu sıfatı yitirmiş veya zimmet suçunu görevi yerine getirmediği sırada işlemiş olması önemli değildir.
Zimmet Suçu Görevli Mahkeme
Zimmet suçunda görevli olan mahkeme, ağır ceza mahkemesi olmaktadır. Ayrıca bilinmesi gerekir ki; Bu suç etkin pişmanlık yasası kapsamında, ceza indirimi alabilecek olan suçlar arasında yer almaktadır. 248. Maddede bu suça dair etkin pişmanlığın koşulları belirtilmiştir. Bu kanun maddesine göre;
- Zimmet suçundan dolayı soruşturma başlamadan önce, durumu soruşturma yapmaya yetkili makamlara haber vererek, zimmete geçirilen malın iadesi yapılırsa ya da zararın tamamen olmak koşuluyla tazmin edilmesiyle birlikte, ceza oranında üçte iki şeklinde indirim uygulaması yapılabilir
- Soruşturma başladıktan sonra, kamu davası açılmadan önce yapılacak telafi koşullarıyla da, ceza hükmünde indirim uygulaması yapılabilir
Zimmet suçu nedir sorusunun yanıtını verdikten sonra, konu hakkında farklı başlıklara açıklayarak yazımıza devam edeceğiz. Ayrıca internet sayfamızda yer alan diğer makale içeriklerinden de, zimmet konusu hakkında farklı bilgiler edinebilirsiniz.
Zimmet Suçunda Cezanın Azaltılması (Etkin Pişmanlık)
Zimmet suçunda cezanın azaltılmasını gerektiren halleri, 2 madde halinde yukarıda açıklamıştık. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu madde 160/4, 5’te paralel hükme yer verilmiştir. Bunun kullanma zimmetinden farkı şu şekildedir: Kullanma zimmetinde, mal, kullanıldıktan sonra iade edilmek amacıyla alınmaktadır. Burada ise, suçun konusu, mal edinmek üzere alınmakta, fakat suç tamamlandıktan sonra pişmanlık duyularak iade edilmektedir.
TCK Madde 248, bu düzenlemenin bir “etkin pişmanlık” hükmü olduğunu açıkça belirttiği için, pişmanlığın ifadesi olmayan bir ödeme hükmün uygulanmasını sağlamayacaktır. Her ne kadar yalnızca TCK Madde 248/2’de “gönüllü olarak” ibaresine yer verilmişse de, hükmün niteliği gereği, TCK Madde 248/1 kapsamındaki durumlarda da ödemenin gönüllü olması gerekmektedir. Bu ifadeyle, ödemenin üçüncü bir kişi tarafından yapılmış olması durumunda, bunun failin pişmanlığı ile bilgi ve arzusuna dayandığı ortaya konmadıkça indirim uygulanamayacaktır. Aynı şekilde, el konulan veya cebri icra yoluyla geri alınan mal da pişmanlık sonucu geri verilmiş olmayacağından, bu hüküm uygulanmayacaktır.
İrtikâp Suçu Nedir
İrtikâp suçu ile kamu görevlisinin sahip olduğu konumdan meşru olmayan bir biçimde yararlanarak, kamu idaresiyle ilişkisi olanlardan haksız yarar sağlanması cezalandırılmaktadır. TCK Madde 250’ye göre irtikâp suçu üç türlü işlenebilmektedir. Bunlar; icbar (zorlama), ikna veya hatadan yararlanmak suretiyle irtikâp olmaktadır.
TCK Madde 250’ye göre;
- Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına ya da bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır
- Görevlinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına ya da bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır
- İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması halinde, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur
Zimmet suçu nedir başlıklı yazımıza devam ederken, ihtilas suçundan yani zimmet suçunun nitelikli hallerinden ve konu hakkında verilen Yargıtay kararlarından bahsedeceğiz.
İhtilas Suçu Nedir
İhtilas suçu, zimmet suçunun nitelikli halini oluşturmaktadır. Suçun hileli davranışlarla işlenmesi konusu, TCK Madde 247/2’de belirtilmiştir. 765 sayılı TCK’da “Suçun kamu bankaları aleyhine işlenmesi” ve “Suçun emir ve idare yetkisine sahip olanlar ile hâkim ve savcılar tarafından işlenmesi” ağırlatıcı nedenlerine TCK’da yer verilmemiştir. Diğer yandan, Bankacılık Kanunu madde 160/3’te yer alan hükmün de, söz konusu kanun uygulaması bakımından nitelikli bir hal olduğunu da belirtmeliyiz.
TCK’daki “hileli davranış” ibaresi, dolandırıcılık suçunda kullanılan terimi kapsayacak şekilde anlaşılmalıdır. Yargıtay’ın görüşü ise şu şekildedir; “Uygulamadaki yerleşmiş kabule göre hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez” olarak tanımlanmaktadır.
Hileli davranışların zimmet suçunun oluşumundan önce veya sonra gerçekleştirilmiş olması önem taşımaz. Önemli olan, suç açığa çıkartılmadan önce, bunu önlemek için yapılmış olmasıdır. Nitelikli zimmet suçundaki hile, zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçmek için yapıldığından, bir bakıma suçun delillerini karartmaya yönelik hareketlerdir. Şunu da belirtelim ki, zimmet suçunu nitelikli kılan faaliyetlerin mutlaka ayrı bir suç teşkil etmesi gerekmez.
Zimmet Suçundan Berat Kararları
Zimmet suçu hakkında örnek teşkil edebilecek kararları yazımızın bu kısmında belirteceğiz.
1-) Yar. 5 CD. , 3.11.2008, 19313/9241
“Nitelikli zimmet suçundan hükümlü Şenol hakkında, kesinleşmiş hükümde değişiklik yargılaması yapılarak hakkında 5237 sayılı TCY. Hükümlerinin uygulandığı olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, zimmete geçirdiği miktarı, C. Savcılığına suç duyurusunda bulunulmadan önce belediyece yürütülen idari soruşturma evresinde ödeyen hükümlü hakkında, sonradan yürürlüğe giren ve etkin pişmanlık nedeniyle lehte olduğu için uygulanması gereken 5237 sayılı TCY. nın 248. Maddesinin, 1. Fıkrası uyarınca mı, yoksa 2. Fıkrası uyarınca mı cezasından indirim yapılacağının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır… Öte yandan, 158. Maddede suça ilişkin ihbar ve şikâyetlerin kural olarak Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabileceği kabul edilmiş, ayrıksı hallerde valilik, kaymakamlık, elçilik veya konsolosluk gibi makamlara da yapılabileceği kabul edilmekle birlikte, bu şikâyet veya ihbarın C. Savcılığına iletilmesi kurala bağlanmıştır. Hatta bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyetin gecikmeksizin C. Savcılığına gönderilmesi zorunluluğu getirilmiştir. BU düzenleme de soruşturma evresinin, C. Savcısının suç şüphesini öğrenmesiyle başlayacağını ortaya koymaktadır. O halde “soruşturma evresi” suç şüphesinin C.savcısı tarafından öğrenilmesiyle başlayacağından, 5237 sayılı TCY. nın 248. Maddesi uyarınca “etkin pişmanlık” nedeniyle indirim yapılacak hallerde, ödemenin olay C. Savcılığınca öğrenilmesi ve soruşturma işlemlerine başlanmasından önce yapılması halinde 1. Fıkranın, diğer hallerde ise 2. Fıkranın uygulanması gerekmektedir. (Yar, CGK, 17.10.2006, 5-165/213) “…sanığın idari tahkikat sırasında, soruşturma başlamadan önce zimmetine geçirdiği parayı tamamen iade ettiğinden, cezasından 5237 sayılı TCK’nın 248/1 maddesi uyarınca 2/3 yerine aynı kanunun 248/2 maddesi uyarınca indirim yapılması (bozmayı gerektirmiştir)
2-) Yar. 5. CD., 26.5.2008, 3718/5162
“…zimmete geçirilen miktarın saptanamamasının suçun oluşmasına engel olamayacağı ancak bu belirsizliğin failler yararına düşünülerek zimmet konusunu oluşturan malın değerinin az olduğunun kabulü ile tayin olunan cezadan (765 s. TCK. Nun 219/3) 5237 sayılı TCK. Nun 249. Maddesiyle indirim yapılmasının nedeni teşkil edeceği…”
Zimmet suçu nedir konulu yazımıza devam ederken, konu hakkında farklı bilgiler vermeye devam edeceğiz.
Zimmet Suçu (TCK 247)
Suçun maddi unsurunu oluşturan hareket “icrai” olabileceği gibi, “ihmali” de olabilir. Örneğin; noterin, işlem gereği tahsil ettiği başka kuruma ait parayı o kuruma belirlenmiş olan sürelerde devretmemesi durumu.
Suçun maddi konusunu oluşturan değerin mutlaka kamu görevlisinin mal varlığına intikal ettirilmesi gerekmez. Nitekim TCK Madde 247’de “kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisinden” söz edilmektedir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu madde 160’taki zimmet suçu açısından da aynı değerlendirme geçerlidir. Zimmetin üçüncü bir kişi yararına gerçekleştirilmesi mümkündür. Buna karşılık, 5411 sayılı kanun açısından, usulsüz kredi verme şeklindeki işlemlerin madde 160 anlamında zimmet suçunu oluşturmayıp, aynı kanunun 148. Maddesi uyarınca idari para cezasını gerektirdiğini belirtelim.
TCK madde 247/3’e göre: “Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir”. Şayet fail, zimmete konu olabilecek değerleri nihai olarak kendi malvarlığına intikal ettirmiş olmayıp da, suçun maddi konusunu geri vermek üzere yalnızca geçici bir süre için kullanmışsa, “kullanma zimmeti” denilen durum ortaya çıkmaktadır. Böyle bir durumda fail, kendisine teslim edilen şeyi mal edinme amacı gütmeksizin, geçici olarak kendisi için kullanmaktadır. Örneğin Yargıtay, tahsil edilip kendisine verilen telefon paralarını sanığın belli süreler yanında alıkoyarak yararlanmasını “kullanma zimmeti” olarak nitelendirmiştir. Şayet geçici olarak kullanılan mal paradan ibaret ise, Yargıtay fail hakkında anaparanın teması üzerinden “kullanma zimmeti” suçu ile mahkûmiyet kurmaktadır.
Fakat şunu önemle belirtebiliriz ki; kullanmanın salt belli bir süreyle sınırlı olması, zimmet suçunun oluşumuna engel değildir. Suçun maddi konusunun ne kadar bir süreyle failin mal varlığında kaldığı önemli değildir. Bu husus gerekçede de belirtilmiştir. Önemli olan kullanmanın niteliği; yani yalnızca malikin bulunabileceği tasarruf niteliğinde olup olmadığıdır. Bu bakımdan, eğer bu süreli kullanma, malı özgülendiği amacın tümüyle dışına çıkarmışsa, kamu idaresinin amaçlarına engel olmuş ya da bunları güçleştirmişse, artık TCK madde 247/3 değil, madde 247/1 uygulanacaktır.
Zimmet suçunun oluşması durumunda, özel hüküm-genel hüküm ilişkisi nedeniyle, kamu görevlisinin TCK Madde 257’de yer alan görevi kötüye kullanma suçundan ötürü ayrıca cezalandırılması mümkün olmaz. Ayrıca, kamu görevlisi sıfatının zimmet suçunun unsuru olması nedeniyle, TCK madde 266 da uygulanmaz. Aynı suç işleme kararına bağlı olarak birden çok zimmet suçu işlenirse, TCK madde 43 gereği, zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Fiillerden birkaçı nitelikli zimmet, birkaçı basit zimmet teşkil etse de durum değişmez. Bir suçun nitelikli haliyle basit hali, zincirleme suç ilişkisine girebilir. BU durumda zincirleme suç nedeniyle cezada yapılacak artırım, nitelikli zimmet suçunun cezası esas alınmak suretiyle yapılacaktır.
Sıklıkla Sorulan Sorular
Memurlara karşı işlenen suçlar nelerdir?
Hukuk sistemimize göre memurların işlemiş oldukları suçları üç grupta inceleyebiliriz. Bunlar; Zimmet suçu nedir, irtikâp ve rüşvet olmaktadır.
Zimmet suçu para cezasına çevrilir mi?
Zimmet suçu nedir ve Zimmet suçunda ceza hükmü belirlenirken, basit ya da nitelikli hali göz önünde bulundurulur. Bu suçun cezası belirlenirken suçta yer alan fail, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilir. Fakat bu suçun cezası, para cezasına çevrilmez.
Rüşvetin cezası ne kadar?
TCK Madde 252/1’e göre, rüşvet almanın-vermenin cezası 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası olmaktadır. Rüşvet suçuna teşebbüs halinde ise, 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
İhtilas suçu ne demektir?
İhtilas suçu, zimmetin nitelikli haline verilen uygulama sıfatıdır. Zimmetin nitelikli halinden kastedilen ise, suçun kandırılarak veya aldatılarak yapılma şeklidir.
İrtikâp suçu ne demektir?
İrtikâp suçu, sadece memurlar tarafından işlenebilen bir suç olmaktadır. Memurun kendi yetkisini kötü amaçla kullanmasıyla bu suç oluşur. Ayrıca belirtebiliriz ki; irtikâp suçu, yüz kızartıcı suçlar arasında yer almaktadır.
Taksirli suç ne demek?
5237 sayılı TCK 22. Maddede taksir konusu ele alınmıştır. Bu maddeye göre;
- 22/1 uyarınca, taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
- 22/2 uyarınca taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.